break down

  1. (a) arızalanmak, bozulmak, sakatlanmak, işlemez hale gelmek.
    My car broke down. (b) (ruhen) sarsılmak,
    büyük üzüntü duymak, kendini tutamamak.
    He broke down and wept at the sad news: Acı haberi alınca kendini tutamayıp ağladı. (c) yıkmak, kırmak.
    The police broke the door down. (d) yen(il)mek, yenilgiye uğra(t)mak.
    His opposition broke down. (e) akamete/başarısızlığa uğra(t)mak.
    The peace talks have broken down. (f)
    break down into
    kim. çözüş(tür)mek, ayrış(tır)mak.
    Chemicals in the body break down our food into useful substances. (g) kısımlara ayır(ıl)mak, tahlil etmek. (h) (elektrik/elektronik devresi) kıvılcım atlaması yüzünden işlemez hale gelmek, arızalanmak.
bozulma, arıza(lanma), bozukluk, kesiklik, kesinti, inkıta.
Our car had a breakdown on the road:
Arabamız yolda bozuldu.
an electricity breakdown: elektrik kesilmesi.
Noun
(a) çözüşme, (b) tahlil. Noun, Chemistry
çeşitlere/türlere ayırma, sınıflandırma, tasnif, döküm, ayrıntılı hesap, sade dille açıklama.
I'd
like the breakdown of these figures, please.
Noun
atlama, kıvılcım atlaması, yalıtkanın delinmesi.
breakdown voltage: atlama gerilimi, yalıtkanda
kıvılcım atlatan minimum gerilim.
Noun, Electronics
gürültülü hareketli bir halk dansı. Noun
zihnî/bedenî çöküntü, (aşırı) zafiyet.
a nervous breakdown: sinir zafiyeti. Noun
bilanço yu bölümlere ayırmak Verb
bilançoyu bölümlere ayırmak Verb
bütün muhalefeti kırmak Verb
pazarlıktaki kaybı yenmek Verb
(US) giderin dökümünü yapmak Verb
masrafların dökümünü yapmak Verb
masrafların dökümünü yapmak Verb
(US) masrafların dökümünü yapmak Verb
aşırı çalışmaktan yorgun düşmek Verb
altı bölüme ayrılmak Verb
birinin boynunu kırmak Verb
düşmanın direncini kırmak Verb
bozulmak Verb
dağılma
sökmek Verb
çözülme
bozukluk
çözülmek Verb
fasıla
enkaz
bölmek Verb